TEKERLEMELER
Yörede, çocuk oyunlarinda ebe seçmek, sayismak ve oyuna ilk önce baslayacak grubu belirlemek için belli basli bazi tekerlemeler söylenmektedir. Bu tekerlemelerden bazilari söyledir:
-Anam yogurt getirdi
Kedi burnunu batirdi
Bu kediyi n'etmeli?
Kaynar kazana atmali
Kedicige pek yazik
O yogurdu dökmeli.
KINA GECESİ
Senirkent’te, kina gecesi kiz evinde kadinlar arasinda yapilan eglenceye “hamam” adi verilir. Bu esnada söylenen gelin oksama türkülerinden bazilari söyledir:
Atladi çikti esigi
Sofrada kaldi kasigi
Ay evlerin yakisigi
Kiz evlerin yakisigi.
Ay anan kinan kutlu olsun
Vardigin yer hürmet dolsun
Ak güvercin kayar gelir
Yavrulari sayar gelir
Senin gelin oldugunu
Senin baban duyar gelir.
Ay anan kinan kutlu olsun
Vardigin yer hürmet dolsun
Ziniye koyarlar bali
Üstüne örterler ali
Kiz annenin bir tek gülü
O da gelin oluyor.
Babasina:
Mesdine bak mesdine (ay bubam hi, hi, hii)
Sagol otur postuna (ay bubam hi, hi, hii)
Karli daglar gibi (ay bubam hi, hi, hii)
Yük müydüm üstüne? (ay bubam hi, hi, hii)
Anasina:
Gökte durnalar öter geçerek (hi, hi, hii)
Onun da sesi aserligi tutarak (hi, hi, hii)
Oglan mi everiyon sandin al duvagi tutarak (ay anam hi, hi, hii)
Ablasina:
Penceremiz parmak parmak (ay abam hi, hi, hii)
Ayrilir mi etinen tirnak? (ay abam hi, hi, hii)
Bizi de birbirimizden ayiranin (ay abam hi, hi, hii)
Helaldir boynunu almak (ay abam hi, hi, hii)
Yörede, kiz evinde kina gecesi olurken oglan evinde de güvey ve arkadaslari çalgicilarin esliginde eglenip, oyunlar oynarlar. Oyunlar zeybek, serenler, teke zortlatmalari seklindedir. Eskiden kina gecelerinde, bir ates etrafinda "Masalama" denilen seyirlik oyunlar oynanirmis. Bu oyunlari kadinlar ve erkekler ayri yerlerde, hep birlikte seyrederlermis. Ancak bu tür seyirlik oyunlar yörede, artik hemen hemen hiç oynanmamaktadir. Oglan ve arkadaslari eglenirken kiz evinden gelen kina yakilir ve güveye kina yakilirken türküler söylenir. Güveye kina yakilirken, baba evinden ayrildigi için onu üzecek su türküler söylenir:
Ak güvercin kayar gelir
Yavrularin sayar gelir
Senin güvey oldugunu
Esin dostun duyar gelir.
Ay beyim kinan kutlu olsun
Yârinin dili datli olsun
Biner atin iyisine
Gider yolun dogrusuna
Selâm söylen dayisina
Oglun güvey oluyoru.
Ay beyim kinan kutlu olsun
Yârinin dili datli olsun
Akça kiraz erdi mi ola?
Kemalini buldu mu ola?
Senin güvey oldugunu
Esin dostun duydu m'ola?
Ay beyim kinan kutlu olsun
Yârinin dili datli olsun
Egirdir Isminin Efsanesi: Zamanin birinde Egirdir’de yasayan bir bey, esi ve çocuklariyla birlikte Sivri Dagi eteklerinde avlanmaya çikar. Bey orada bir geyik görür, okunu gerer ve geyige atar. Ancak ok geyige degil, arkada bulunan kayaya saplanir. Iste tam bu noktadan sular fiskirmaya ve çogalarak akmaya baslar. Beyin çocugu bu suya kapilir ve bogularak ölür.
Bey, haniminin yanina kosar ve çocugun bogularak öldügünü bildirir. Hanim dalmis, elindeki tenkerekiyle yün egirmektedir. Bey daha da bir isyankâr tavirla; “Hanim hanim çocugu su aldi götürdü, sen hala elindekini egirir durursun. Egirdur bakalim” der.
Böylece Egirdir ismi ilk defa söylenmis ve bu yöreye verilmis bir isim olarak kalmistir.
Anamas Efsanesi: Anamas Yaylasi, Anamas Dagi’nin etegindedir. Sütçüler, Beysehir Gölü, S.Karaagaç arasinda oldukça genis bir yayladir. Yüksekligi 1500 metrenin üzerindedir. Anamas adinin verilmesiyle ilgili iki tane rivayet bulunmaktadir.
Birinci Rivâyet: Aksu Ilçesi'nin ilk adi olan Anamas'da vaktiyle fakir bir ailenin oglu, anasinin yanlis telkinlerine kapilarak küçükken yumurta ve tavuk hirsizligina baslamistir. Isi gitgide büyüterek korkulur bir eskiya olmus, yol keser, haraç alir, her türlü pislikleri yapmaya baslamis. Nihayet yakasini hükümetin pençesine kaptirmis. Kiydigi canlarin, yollarini kestigi mazlumlarin bedduâsi onu daragaci altina getirmis. Tam asilacagi sirada son istegi sorulmus. Abdest almis ve iki rekat namaz kilmis ve ellerini göge kaldirarak: "-Yarabbi, bu islerde benim günahim yok. Beni bu kötü yollara anam ögütledi. Beni asma Anami-as..." diye yalvarmaga baslamis. Derken adami asmaga memur olan hükümet adamlari, zavalli delikanli yigidin macerasini dinlemisler ve onu asmaktan vazgeçmisler. Iste, kendini bilmez, cahil bir ananin tesvikiyle hirsizliga alisan masum delikanlinin macerasi bu daglara Anami-as adini verdirmistir.
Ikinci Rivâyet: Çok eskiden bu dagda bir zengin aga yasarmis. Astigi astik, kestigi kestikmis. Aganin adamlari, sürüleri, sürülerine bakan çobanlari varmis. Çobanlarindan biri özü sözü dogru, yagiz bir delikanli imis. Delikanli, aganin kizina asikmis. Yillarca "Ben bir çobanim, o aga kizi" diye askini kor yapip içinde saklamis. Ama bir zaman gelmis dayanamamis "-Ana" demis. "-Bana aganin kizini isteyeceksin." Ana önce korkmus, çekinmis ama oglunun solan yüzüne dayanamamis, gitmis kizi istemis. Meger kiz da çobani severmis. Aga, kizinin hatiri için çobanin dilegini hos görmüs. Demis ki: "-Kizimi veririm, ama, koyunlarimi bir gün susuz birakacak, ertesi gün göl kiyisina götüreceksin." Çoban kabul etmis. Aganin dedigi gibi sürüyü susuz birakip, göle götürmüs. Tam yaklastiklarinda baslamis kaval çalmaya. Cümle koyunlar, kuzular durmuslar. Kavalin sihirli sesi onlari büyülemis, suyu görmez olmuslar. Yalniz içlerinden biri kendini sudan alamamis. Binlerce baslik sürüdeki bir koyun yüzünden de aga: "-Olmaz" demis. Bir daha denemisler yine olmamis. Üçüncüsünde inatçi koyun da, kavalin nagmesine uyup su içmemis. Bu defa aga: "-Bir kere daha dene" deyince çoban kizmis. "Anami assalar bu kizi almam" demis ve vermis kendini daga. Bir daha ne gören olmus, ne sesini duyan. "Anami assalar" sözü de yillarin altinda ezile ezile degiserek Anamas olmustur.
Efsanede geçen hadise sonucunda çobanin "Anami assalar" sözü zamanla yöreye Anamas adini vermistir. Efsane içinde çobanin olaganüstü bir gücü ortaya konmustur. Bu gücü askina olan samimiyetinden dolayi Allah tarafindan aldigina inanilmaktadir.
Ayazmana Efsanesi: Ayazmana Senirkent ve Isparta'da olan bir mesirelik yerin adidir. Rivâyete göre eveli bir anaynan gizi varimis. Evleri bitecik adayimis. Bunnarin bir sürü goyun guzulari varimis. Yakinnarinda da su yogumus. Goyunnari sulamaya de uzaklara giderlerimis. Giz, çok bikmis goyunnari sulamak için uzaklara gidip gelmekten. Oturmus, Allah'a yalvarmis: "-Allahim ne olur suracikda su olaydi. Su çikar da istesen evimin ortasindan çikar" demis. Bunun üzerine odanin ortasindan su çikmis
Bi gis günü guru dari bi sey bisirceklermis. Yakacaklari galmamis. Gadin, yakicak aramaya disa çikiyomus. Amma, soguktan, fazla uzaklasamadan dönüyomus. Her defasinda da giz sormus: "Ayaz mi ana?" derkene oranin adi Ayazmana galmis.
Ayazma adi bu geçen efsanedeki hadisenin sonunda verildigine inanilmaktadir.
Gelincik Dagi (Gelincik Ana) Efsanesi: Senirkent'in 10 km. dogusunda, Senirkent'in yaslandigi dagin doguya dogru devami olan, Barla daginin kuzeye bakan tepesinde, 2734 metre rakimli bir tepe vardir. Bunun üzerinde çimenlik bir düzlükte etrafi gelisi güzel bir tas yigini biçiminde siralanmis, bir duvarla çevrili, 10 metre uzunluk ve 5 metre genislikte, oval bir alan içinde Gelincik Ana’nin yatmakta oldugu rivâyet edilmektedir.
Birinci Rivâyet: Her yil buraya yaylamayi âdet edinen Sarikeçili oymagindan bir oba, günün birinde yine yaylada çadir kurar. Obanin oglu geçen yil burada evlenmis ve gelin kadin ilk kinali parmak asini burada yaktigi ocakta yapmis. Gelinin kaynatasi ona, hemen ates yakmasini ve saç kondurmasini söylemis. Gelin, o an aklina gelen geçen seneden kalan, topraga soktugu üç yanik esiyi alip getirmek için soktugu tarafa gitmis. Topraktan çekip getirmis. Hâlâ yanmakta oldugunu gören kaynatasi hayretler içinde kalarak esinin topragin içinde bir sene yanik kalmayacagini, gelinin baska bir amaçla oraya kendinden önce geldigini ve kendini kandirdigini söylemis.
Gelin tüm safligiyla bakmis. Elindeki yanik esileri tüm gücü ile atarak: "-Allah’im canimi al" demis ve can vermis. Attigi esilerden biri oldugu yerde, ikincisi kendisinin asagisindaki Akdere denen derenin içinde, üçüncüsü Yassiören'in altinda bulunmaktadir. Adlari yanik katrandir. Bu daga daha sonra bu gelinin ismi verilmistir.
Gelin-Kaynata arasinda geçen bu hadiseden sonra yaylanan bu daga Gelincik Dagi adi verilmistir. Burada yatan Gelincik Ana mezarina adak adamaya, dilek dilemege gelinmektedir.
Ikinci Rivâyet: Her sene yaylamaya gelen Sarikeçili oymagindan olan Yörükler geldikleri tepedeki yaylaya bir çadir kurarlar. Daha yeni evli olan gelinin kaynanasi gelinden bir ates yakmasini ve yemek pisirmesini ister. Gelin suradan, buradan, çali, çirpi toplar, ancak çikan rüzgardan atesi yakamaz veya yaninda kibriti yoktur. Gelin bütün çabalarina ragmen atesi yakamayinca cadaloz kaynana, elinde oklava degnegiyle geline çok siddetli saldirir. Ne oldugunu anlamayan gelin geçen seneden kalan küllere basini eger ve saçlarini küllere bular.
Megerse, ta geçen seneden küllerin altinda kalmis olan kivilcim zavalli gelinin saçlarini tutusturarak orada yigili çali, çirpi de alev alev yanar ve gelin de bu alevlerin içinde kül olur. Facia yerine yetisen güveyi ve Obanin gün görmüsleri bu hale acirlar, göz yasi dökerler. Hain kaynana diz çöküp Hakk'a yalvarir ve masum gelinine yaptigina pisman olur; ama, is isten geçmistir. Gelincigin kemiklerini bu ocagin mezarina gömerler ve bu daga Gelincik Ana adini verirler.
Isparta Adi Ile Ilgili Bir Efsane: Vaktiyle Gülistan denilen bir diyarin Gülsultan adinda bir hükümdari varmis. Bu hükümdarin elma yanakli, kiraz dudakli, pembe gül tenli ve ahu bakisli güzel bir kizi varmis. Kiz, pembe gül tarlalari arasinda dogup büyüdügü için kendisi de güller gibi kokarmis. Bütün tabiat bu kiza asikmis. Bu güzel kiz yüzünden komsu hükümdar daglar yillarca birbirleriyle mücadele etmisler. Bunlardan Davras adinda dag, yanip tutusan bagrindan semalara alevler firlatmis. Neden sonra bu daglar bir karara varmislar. Demisler ki: "Elele, omuz omuza verelim. Genis bir dag halkasi yapalim. Bu halkanin ortasinda hasil olacak ovayi bereketlendirelim. Ovanin güney bölgesini bag, bahçe ve gül tarlalari ile süsleyelim. Hiçbirimize yâr olmayan sevgilimizi oraya yerlestirelim. Basina da bekçi olarak Yagiz Karatepe ile Efe Sidre tepeyi dikelim. Onun güzelligini uzaktan seyredelim." Öyle yapmislar. Böylece dag halkasinin ortasindaki genis ovanin güneyinde güzel Isparta bütün tarih boyunca emniyet içinde, düsman istilasi görmeden, huzur ve sükun içinde, yesil fistaninin uzun eteklerini yayarak, sevdalilarina cilveler yapip durmustur. En nefis elma ile kirazin ve en güzel gülün yetistigi bu diyarda yetisen kiz da elbet güzel olacaktir.